top of page

Akıcı İngilizce Konuş: Paraphrasing

  • Yazarın fotoğrafı: Gökhan Çetinyürür
    Gökhan Çetinyürür
  • 13 Eki
  • 5 dakikada okunur

Hepimizin başına gelmiştir: İngilizce konuştuğunuz bir sohbetin ortasındasınızdır ve bir anda aslında çok iyi bildiğiniz bir kelimeyi unutursunuz. Özellikle bir iş toplantısında veya bir iş mülakatındaysanız saniyeler size saatler gibi gelir ve şu hatırlama dansını yapmaya başlarsınız: sağ elinizin orta ve baş parmağını çok samimi olmadığınız birinin düğününde oynamak zorunda kalmışsınız gibi şıklatıp, başınızı hafifçe öne doğru eğip ve sanki hatırlamaya çalıştığınız kelime sol elinizdeymiş de bunu kızılötesiyle beyninize gönderecekmişsiniz gibi eğilen başınıza yavaşça dokunup sessizce şu kelimeleri tekrarlarsınız: "Ya neydi ya, neydi ulan bu? Dilimin ucunda ya!"


Korkmayın, çünkü LUSE English burada! Bu yazıda İngilizce konuşurken ne söyleyeceğimizi unuttuğumuzda "paraphrasing" yaparak konuşmamıza nasıl devam edebileceğimizi öğreneceğiz.


Bir şey hatırlamaya çalışan bir kadın.
Bazen ana dili İngilizce olanlar bile yapıyor bu dansı.

Nedir bu paraphrasing?


Başka bir kaynaktan öğrendiğiniz bilgiyi ya da konuyu, anlatım bütünlüğünü bozmadan kendi cümlelerimizle yeniden ifade etmeye İngilizcede "paraphrasing" diyoruz. Bu yöntemi aynı zamanda kendimizi ifade etmek isterken aklımıza gelmeyen kelimeleri, aklımıza gelen kelimelerle ifade etmek için de kullanıyoruz. Paraphrasing LUSE English'teki konuşma derslerimizde temel kavramlardan biri. Çalıştığımız konu ne olursa olsun (günlük konuşma, IELTS, iş görüşmeleri vs.), önce "paraphrasing" ve bağlam öğrenip, daha sonra başka konulara geçiyoruz.


Paraphrasing neden önemli?


Öncelikle: İngilizce konuşurken kelime unutmak ve konuşmanın ortasında takılmak çok ama çok normal bir durum. Bunun hafızanızın ne kadar kuvvetli olduğuyla hiçbir ilgisi yok. Bendeniz, mesela, hafızamın çok da kuvvetli olduğunu söyleyemem. Hatta hastalık derecesinde düzenli ve organize biri olmasam (nasıl hiçbir dersi kaçırmıyor ve ertelemiyorum sanıyorsunuz? :) ) çok komik şeyleri unutabilirim. Kuvvetli bir hafıza tamamıyla önemsiz değildir, fakat dil ve hafıza arasında bağ sandığınızdan biraz daha farklı işliyor olabilir. Şu makalede mesela, hafızasını kaybeden insanların konuşma konusunda neden hiç sorun yaşamadıklarını görebilirsiniz.


"Paraphrasing" yöntemini bir düşünceleriniz ve sözleriniz arasındaki boşlukları doldurma yöntemi olarak kullanabilirsiniz. Düşünün mesela, siz Türkçe konuşurken takıldığınız olmuyor mu? Ne yapıyorsunuz bu durumda? "Şey, ee, valla, neydi yaa..." gibi tek başına bir anlam ifade etmeyen kelimeler kullanıp unuttuğunuzu hatırlamaya çalışarak duraksama boşluklarını dolduruyorsunuz, ama konuşmayı bırakmıyorsunuz. Kendinizi başka bir şekilde ifade etmeye çalışıyorsunuz. İngilizcede de bunu biraz taklit edeceğiz. Unutmayın, dili iletişim kurmak için kullanıyoruz, mükemmel konuşmak için değil.


Ayrıca Paraphrasing;

  1. Kavrayışı artırır: kendinizi İngilizcede başka şekillerde ifade etmeye alıştıkça, ilgili konularla ilgili kavrayışınız da artar. Üniversite öğrencileri arasında yapılan bir araştırmaya göre, okuduğu metni ezberleyip aynısını yazmaya çalışan öğrencilere kıyasla, metni anlayıp kendi cümleleri ile tekrar ifade eden öğrenciler çok daha fazla bilgi hatırlıyor.


  2. Kelime hazinenizi geliştirir: kendinizi ifade ederken farklı yollar kullanmaya çalışmak, yeni öğrendiğiniz kelimeleri pekiştirmeye yardımcı olur.


  3. İletişimi iletir: kendinizi farklı şekillerde ifade edebilmek yanlış anlaşılmaları azaltarak kurduğunuz iletişimi de iletir.


  4. Kendinize güveninizi artırır: Takıldığınızda alternatif yollar olduğunu bilmek, kendinize güveninizi artırarak İngilizce konuşulan ortamlarda daha rahat olmanızı sağlar.



Kelsilmiş İngilizce kelimeler.
Dil öğrenmek kelime ezberleyip bunları yanyana koymaktan ibaret değil.


Paraphrasing Teknikleri


1. Benzer kelimeler kullanmak (Approximation)


Akıcı İngilizce konuşmak için belki de akla ilk gelen paraphrasing yöntemi bu olabilir: bilmediğiniz bir kelime yerine, ona yakın bildiğiniz bir kelime kullanmak. Mesela aklınıza "mug" kelimesi gelmedi, buna en yakın ne diyebiliriz? "Cup" olabilir. O da gelmedi diyelim, o zaman "glass" diyebiliriz. "Glass" tam olarak "mug" değil ("glass" soğuk, "mug" sıcak içecekler için), ama konuştuğunuz kişi ne dediğinizi anlayacağı için konuşmaya devam edebililirsiniz.


Başka bir örnek: "exhausted". Sosyal medyadaki "onu demeyin, bunu deyin" diyenlere bakmayın, aklınıza ne gelirse onu kullanın. "Very tired" demekte bir sakınca yok, fakat İngilizceye daha fazla maruz kalarak ve pratik yaparak kelime hazinenizi geliştirebilirsiniz.


Su bardağı ve kahve bardağı.
"Aman canım ikisi de sıvı tutuyor işte."

2. Tarif etmek (Circumlocution)


Aklınıza bir kelime gelmiyorsa, e siz de o zaman çizin onu! Çizin derken; sözle çizin, yani tarif edin. Paraphrasing yaparken diğer bir yöntem de aklımıza gelmeyen kelimeyi tarif etmek.


"Umbrella" kelimesini unuttuk diyelim. Bu durumda kalakalmak yerine "umbrella" kelimesini şöyle ifade edebiliriz: "It’s that thing you use when it’s raining… you know, the thing that keeps you dry." Böyle bir tanım karşı tarafın bizi anlamasına yetecektir. Bu yöntem yeni kelime öğrenmemize de yardımcı olur. Mesela "colander" kelimesi, "süzgeç" demek. Bu kelimeyle ilgili bir cümle kurmak istediğimizde, kelimeyi bilmediğimizi farzedersek, şöyle bir tanımlama yapabiliriz: “I need that kitchen tool… what do you call it… the bowl with a lot of small holes in it that you use to drain pasta.” Konuştuğunuz kişi, mesela derslerde pratik yaparken ben, "Oh, you mean a colander" gibi bir şey söyleyecektir ve siz de yeni bir kelime öğrenmiş olacaksınız.


Tarif ederken şu ifadeler işinize yarayabilir:


  • It’s a kind of [category]…” (örneğin, "wrench": “It’s a kind of tool for fixing things” ).

  • “It’s similar to a…” (örneğin, "tablet": “It’s similar to a smartphone, but it’s bigger” ) .

  • “You use it to [do something]…” (örneğin, "iron": “You use it to take wrinkles out of clothes” ).

  • “It’s like a [simpler item], except…” (örneğin, "couch": “It’s like a chair but much longer, you can lie down on it” ).

  • “It’s the opposite of…” (kelimenin zıttından yola çıkarak, örneğin "expensive":“the opposite of ‘cheap’” ).



Bir grup insan sessiz sinema oynuyor.
Bazen anlaşmak için sözlere bile gerek yok, mesela sessiz sinema oynarken.


3. Bekletmek (Stalling)


Bazen öyle bir kalırsınız ki, aklınıza ne benzer bir kelime, ne de tarif edebileceğiniz bir yöntem gelir. Bu durumda karşınızdakini bekletebilirsiniz. Bu bekletmenin süresi ve nasıl yapıldığı önemli. Eğer aklınıza gelmeyen bir kelime yüzünden oluşan boşluğu doğru bir şekilde doldurmazsanız strese girebilir ve panik olabilirsiniz.


Şu cümleye bakalım: “I need one of those… um, what’s the word… one of those things you hang on the wall to see time – let me think – what I’m trying to say is, a clock!” Aslında bu cümlenin çoğunda konuşan kişi karşı tarafa pek yardımcı olmadı ("to see the time" kısmı hariç), ama konuşmayı da tamamen bırakıp bir "awkward silence"a neden olmadı.


Tabi bunu olabildiğince doğal yapmak, ve aşırı tekrardan kaçınmak çok önemli. Aksi takdirde ya konuşmanız kulağa çok tuhaf gelecek, ya da konuştuğunuz kişinin kendi dilinde "ne diyo lan bu" diye düşünmesine neden olacaksınız.


Bazı yararlı ifadeler şöyle olabilir:


  • “How to put this…”

  • “What I’m trying to say is…” 

  • “How should I say it…?” (kendinize soruyorsunuz)

  • “In other words, …”

  • “You know, it’s like…”

  • “Give me a second – it’s on the tip of my tongue…” 

  • “Well, let me think…” 



4. Vücut dili ve bağlam


Geldik yine bağlama. Bağlam ve vücut dili herhangi bir dilin olmazsa olmazı, bu yüzden bu konuya sık sık geliyoruz, ve geleceğiz. El hareketleri, jestler, mimikler, ses tonu vs. her şey hem kendimizi ifade ederken, hem de karşı tarafı anlamak için bize yardımcı olur. Eğer kendimizi ifade ederken hiçbir şey aklımıza gelmiyorsa bunlardan yardım alabiliriz.


Mesela "scissors (makas)" kelimesini vücut dili kullanarak nasıl anlatabiliriz? Bildiniz: işaret ve orta parmağımızı kullanarak. Bu tabi artık son çare fakat gördüğünüz gibi her yöntem hiçbir şey söylememekten iyidir.



İki kişi bir podcast içinde İngilizce konuşuyor.
"Şimdi şöyle oluyor..."

5. Pratik yap ve akıcı İngilizce konuş


Pratik yapmak her zaman yararlıdır. Yukarıda da bahsettiğim gibi, LUSE English'te yaptığımız her çalışmanın temelinde paraphrasing ve context yatıyor. Aşağıdaki deneme butonundan bir deneme dersi rezervasyonu yaparak LUSE English derslerini deneyimleyebilirsiniz.







Sonuç Olarak


Dil öğrenmek organik bir süreçtir ve hatalar barındırır. Ana dili İngilizce olan da, en iyi eğitmen de hata yapıyor. Bu hatalara takılıp mükemmeli aramak yerine, kendinizi nasıl geliştirebileceğinize odaklanın ve altenatif yöntemler denemekten çekinmeyin.




 
 
 

Yorumlar


  • Instagram
  • Facebook Sosyal Simge
  • LinkedIn Sosyal Simge
bottom of page